Dünya

Ekonomi Dünyası: En ölümcül silahları üretebilirler ama bunun ABD’ye faydası olmaz

Savaş endüstrisi tüm hızıyla büyümeye devam ediyor. Silah üretimi ya da kibar tabiriyle savunma sanayii dünyanın en büyük sanayilerinden biri… Ve ölüm kusan bu kesimin büyümesi ürkütücü.

2022’de dünya askeri harcamaları tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 2,24 trilyon dolara ulaştı. 8 yıldır artarak devam ediyor. Geçen yılki artış Ukrayna savaşından… Diğer ülkeler de Rus tehdidine karşı askeri harcamalarını artırdı. Örneğin, Avrupa’nın silah harcamalarında yüzde 13’lük bir artışla 30 yılın en yüksek artışı yaşandı.

Ukrayna’nın askeri harcamaları geçen yıl 6 kattan fazla artarak 44 milyar dolara ulaştı. Rusya, Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal ettiğinden beri ABD, bu ülkeye 30 milyar doların üzerinde askeri teçhizat gönderdi.

ABD, geçen yıl 877 milyar dolarla ortada en fazla askeri harcama yapan ülke konumunda. İlk 10’da yer alan diğer 9 ülkenin toplamından fazla. Toplamda yüzde 39’luk paya sahip. Hatta bu ilk 10 ülkenin dünya toplamındaki payı yüzde 75. Bundan sonra silahların çoğunu ABD’den veya Batılı müttefiklerden satın alır. Amerikan savaş makinesi çalışmalı…

REZERV PARA BASAN ÜLKE SAVAŞ MAKİNESİNİ YAĞLAMAK ZORUNDADIR

Buradaki sorun şudur: ABD, dünya rezerv para birimini basan bir ülke olarak, konumunu koruyabilmesi için bu harcamayı yapmak ve savaş makinesini yağlamak zorundadır.

Ancak ABD hegemonyası eskisi kadar güçlü değil.

Amerikan gücünün gerilemesine dair pek çok örnek var; Trilyonlarca dolarlık harcamaların ardından Afganistan’dan çekilme, Suriye’deki başarısızlık, ambargoların etkisiz kalması; Biliyorsunuz Rusya’nın başına gelenler… Küba, tüm baskılara rağmen sağlıkta ve eğitimde hâlâ örnek bir ülke… Venezuela’da yönetim değiştirmesine ve ekonomiyi sabote etmesine rağmen halkın zulme karşı direnişi…

DÜNYA EKONOMİK YAPISINDA LİDERLİK GÜNEYDOĞU ASYA’YA ULAŞACAK

Eski bakan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in danışmanı Sergei Glazyevdiyor:

“Dünya ekonomik yapılarında değişim belirleyici bir sürece girdi. İki yıl içinde liderlik Güneydoğu Asya’ya kayacak. ABD ve İngiltere, Hindistan’ı kontrolleri altına almayı başaramazlarsa, hegemonyaları sona erecektir.”

Rusya Dışişleri Bakanı sergei lavrov Öte yandan dolardan kaçışın durdurulamaz bir noktada olduğunu ifade etti. Lavrov, 25 Nisan’da BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmanın ardından düzenlediği basın toplantısında çok kutuplu dünyaya vurgu yaparak şunları söyledi:

“Uluslararası ödemelerin doları, avroyu ve Yeni’yi atlayarak ulusal para birimlerinden dijital para birimlerine kayması artık durdurulamaz ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası da dahil olmak üzere uluslararası parasal finans sisteminin geleceği belirsizliğini koruyor. .”

ARJANTİN YUAN’A GEÇİYOR, ÇİN SINIR TİCARETİNDE DOLARA ÇIKIYOR

Bu konuda iki taze haber;

Arjantin de Yuan ile ticarette Brezilya’ya katıldı. Ekonomi Bakanı Sergio Massa, Çin ile kur takasını etkinleştirdiklerini ve bunun Çin’den yapılan ithalatın Yuan cinsinden ödenmesine olanak tanıyacağını söyledi. Nisan ayında 1,04 milyar dolar, Mayıs ayında ise 790 milyon dolar tutarındaki ödemenin Yuan cinsinden yapılacağını vurguladı. Massa, ülke tarihinin en kötü kuraklığının ihracatta 15 milyar dolarlık düşüşe neden olduğunu belirterek, bu tür önlemlerin rezervleri güçlendirdiğini ve spekülatif kur saldırılarına müdahale olasılığını genişlettiğini belirtti.

Diğer haber ise:

Yuan, Çin’in sınır ticareti ödemelerinde doları geçti. 2020 yılında sınır ticaretinde yüzde 80’in üzerinde olan doların payı, 2022 sonunda yüzde 49 oldu.

DOLARIN HALA EN GÜÇLÜ PARA OLDUĞU GERÇEĞİ…

Evet Çin, Rusya veya Brezilya gibi büyük devlerle Yuan üzerinden ticaret yapıyor, sınır ticaretinde Yuan ile yapılan işlemler dolar ile yapılan işlemleri geride bıraktı.

Öte yandan Batı medyası özelinde bakacak olursak; ABD ve doları hala en büyük… Uluslararası ticarette döviz işlemlerinin yüzde 88’i dolar üzerinden yapılıyor. ABD ve Avrupa ve Japonya ve müttefikleri dolarda kalacak.

Bankalar, uluslararası mevduat ve kredilerin yüzde 60’ında dolar kullanıyor. ABD nominal olarak dünyanın en büyük ekonomisi olup, dünya toplamındaki payı yüzde 25, Çin’in yüzde 18’dir. Uluslararası rezervlerde hızla zemin kaybetmesine rağmen dolar hala yüzde 60’lık bir paya sahip.

Ancak çok kutuplu bir uluslararası para sisteminin hatasız yapıldığı da bir gerçektir… Ve bunun Amerikan ekonomisi üzerinde derin olumsuz etkileri olacaktır…

YUAN PAYI ARTIRABİLİR AMA DOLARIN YERİNE GEÇMEZ

Batı dünyasının ve özellikle ABD’nin önde gelen iktisatçıları arasında hakim olan görüş, Çin Yuanı’nın giderek daha fazla değer kazanacağı, uluslararası rezerv para sistemindeki payını artıracağı ancak doların yerini alamayacağı yönündedir. Çin Yuan’ının son 10 yıldaki yükselişi.

Pek çok iktisatçı, doların uluslararası sahnedeki hakimiyetinin gerilemesini “kaçınılmaz” olarak görmekle birlikte, küresel rezerv para birimi statüsünü kaybetmesinin zor olacağını, Yuan’ın payını artırsa bile bunun olmayacağını savunuyor. dünyanın hakim para birimi haline gelir.

Örneğin, dünyadaki en uygun beş ekonomistin ortasında yer alan MIT profesörü. Daron AcemoğluBunun biraz da Çin kurumlarının politikalarına bağlı olacağını belirterek, şunları söylüyor:

“Son derece otoriter kaldıkları ve devlet ile Komünist Parti arasındaki çizgileri bulanıklaştırdıkları sürece, Çin Yuanı uluslararası bir para birimi olarak dolardan daha az çekici olmaya devam edecek.”

KRUGMAN: DOLARIN HAKİMİYETİ BİTMEDİ

Princeton Üniversitesi ekonomistlerinden Paul KrugmanNew York Times’daki yazısında, doların hakimiyetinin tehdit altında olmadığını, doların hakimiyetinin bazı temel unsurlara dayandığını vurguluyor:

“Amerika’nın çok büyük, sofistike bir sermaye piyasasına sahip devasa bir ekonomisi var ve genellikle insanları fonlarına istedikleri zaman erişmekten mahrum bırakacak türden sermaye kontrollerinden yoksun. Bu temeller, Yuan’ı anında dolara alternatif haline getiriyor çünkü Çin’in sermaye kontrolleri var ve yakın zamanda bunlardan vazgeçmesi pek olası görünmüyor.”

AMB LİDERİ LAGARDE İLGİLİ: ÇOK KUTUPLU SİSTEM GERÇEK OLUYOR

Batı dünyasının en yetkili ekonomik figürlerinden biri olan Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) lideri Christine Lagarde17 Nisan’da New York’ta düzenlenen ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR) toplantısında yaptığı konuşmada, doların küresel rezerv para birimi statüsünün artık garanti altına alınmadığını belirterek, şunları söyledi:

“Küresel ekonomi dönüştürücü bir değişim sürecinden geçiyor. Pandeminin ardından, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı haksız savaşı, gücün silah haline getirilmesi, enflasyonun ani hızlanması ve ABD ile Çin arasında büyüyen rekabetin ardından jeopolitiğin tektonik levhaları daha hızlı değişiyor.”

ABD ekonomisinin ve doların dünya ekonomisindeki hegemonik hakimiyetinden uzaklaştığını ve tek bir ekonomik gücün küresel ticaret, yatırım ve para birimlerine hakim olmayacağını savunan Lagarde, ‘kısmi’, ‘çok kutuplu’ bir ekonomiye geçti. ‘ Dünya Ekonomisi. Bunun sonuçları olabileceğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:

“Son on yıllarda Çin, gelişmekte olan pazarlar ve gelişmekte olan ekonomilerle ikili mal ticaretini şimdiden 130 kattan fazla artırarak ülkeyi aynı zamanda dünyanın en büyük ihracatçısı haline getirdi. Yeni ticaret kalıpları da yeni ittifaklara yol açabilir. Tüm bu gelişmeler, Batı ödeme sistemimize ve para birimi çerçevelerimize olan bağımlılıklarını azaltmak isteyen makul ülkeler için fırsatlar yaratabilir.”

‘KÜRESEL EKONOMİK GÜÇ YILLARDIR GÖRÜNMEYENE KADAR DAĞILIYOR’

Lagarde’ın konuşmasını değerlendiren Marksist ekonomist Michael RobertsÖte yandan www.thenextrecession.wordpress.com blogunda yer alan “The Multipolar World and the Dollar” başlıklı yazısında, “Lagarde ve ABD öncülüğündeki emperyalist blok için endişe verici olan, küresel kontrolün kaybedilmesi ve savaşın başlamasıdır. 1920’lerde ve 1930’larda küresel ekonomik gücün orta döneminden beri görülmemiş bir parçalanmadır” dedi.

REZERVLERDEKİ KAYDIRMA BATIDAN DOĞUYA DEĞİL…

Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, merkez bankalarının dolar cinsinden tuttuğu rezervlerin payı, yüzyılın başından bu yana 12 puan düşerek 1999’da yüzde 71’den 2021’de yüzde 59’a düştü. IMF’nin “geleneksel olmayan rezerv para birimleri” olarak adlandırdığı dört ana para birimi; ABD doları, Euro, Japon yeni ve İngiliz sterlini dışındaki para birimlerine yani Avustralya doları, Kanada doları, Çin Yuanı’na doğru bir kayma var.

Çoğu kişinin iddia ettiği gibi Batı-Doğu bloğuna değil, döviz rezervlerinin parçalanmasına doğru bir kayma olduğunu belirten Roberts, şu yorumu yapıyor:

“Bu parçalanma, ABD-AB küresel hegemonyasının değerli bir temsilcisi olarak Lagarde’ı endişelendiriyor. Jeopolitik, küresel ekonominin rakip bloklara bölünmesine yol açtığı için, bu daha fazla siyasi uyum gerektirecektir. Parçalanmanın bozulup mevcut düzenin korunmasını sağlamak , büyük güçlerin benzer finansalları var ve bunun nakit önlemlerle birlikte çalışması gerektiğini söylüyor. Ancak, gerçek GSYİH ve yatırım büyümesinin yavaşladığı ve her şeyden önce sermaye kârlılığının tüm zamanların en düşük seviyelerinde kaldığı bir dünya ekonomisinde bu, çok zor.”

ABD GERÇEKTEN EN BÜYÜK MU? ÇİN NEDİR?

Washington merkezli düşünce kuruluşu Ekonomi ve Politika Çalışmaları Merkezi’nin (CEPR) kurucusu ve Utah Üniversitesi’nden 2007-08 ABD konut balonunu tahmin eden ilk ekonomistlerden biri Dekan BakerCEPR’nin web sitesindeki bir makalede çığır açan bir ABD-Çin karşılaştırması yaptı.

“Siyasetçilerin, muhabirlerin, köşe yazarlarının ABD’yi dünyanın en büyük ekonomisi, Çin’i ise ikinci büyük ekonomisi olarak söylemesi adet haline geldi. Bu tez bu insanların egolarını tatmin etmek için yeterli bence ama ne yazık ki gerçek bu değil.Başladığı yazıda, Çin ekonomisinin 2014 yılında ABD’yi geride bırakarak satın alma gücü paritesinden yüzde 25 daha büyük olduğunu belirtirken, IMF’nin Çin ekonomisinin 2022-2028 yılları arasında yüzde 40 civarında büyüyeceğini öngördüğünü belirtiyor.

ABD ekonomisinin mevcut dolar kuruyla Çin ekonomisinden üçte bir oranında daha büyük olduğunu ve Amerikalıların kişi başına düşen gelirde hala Çin’den üç kattan fazla zengin olduğunu vurgulayarak, Çin’in 1,4’ten fazla nüfusa sahip olduğunu hatırlatıyor. milyar ve ABD 330 milyon.

Dean Baker şu bilgileri veriyor:

  • Otomobil üretimi: Geçen yıl Çin 27 milyondan fazla üretti ve Amerika Birleşik Devletleri 10.1 milyondan biraz daha az. Çin ayrıca elektrikli otomobillerin üretimi ve kullanımında açık dünyaya öncülük ediyor.
  • Çelik: Çin, 2021’de 1.030 milyon tonun üzerinde çelik üretirken, ABD 90 milyon tonun altında çelik üretti.
  • Elektrik: Çin, 2021’de 8.540.000 gigawatt saat üretti; bu, ABD’de üretilen 4.380.000 gigawatt saatin neredeyse iki katı. Güneş ve rüzgar enerjisi üretimine baktığımızda aradaki fark daha da açılıyor. Çin, ABD’nin 97.000 megavat saat güneş enerjisi kapasitesine kıyasla 307.000 megavat saat güneş enerjisi kapasitesine sahip. Çin, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 141.000 megavat-saat rüzgar kapasitesine kıyasla 366.000 megavat-saat rüzgar kapasitesine sahip.
  • İnternet: Çin’de 1.050 milyon, ABD’de 311 milyon internet kullanıcısı var. Çin’de 975 milyon akıllı telefon kullanıcısı var, 276 milyon ABD’de.
  • Yüksek teknoloji eğitimi: 2016’da Çin, eğitim sistemleri farklılık gösterse de STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) bölümlerinden 4,7 milyon öğrenciyi mezun etti. Aynı yıl ABD’de ise 330 bin.
  • Dünya ekonomisine etkisi açısından 2020 yılında mal ihracatının %14,7’sini Çin, %8,1’ini ise ABD gerçekleştirmiştir. Geçen yılın ilk dokuz ayında Çin, 90 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekerken, ABD…

YUAN BOŞA DÜŞERSE DOLAR AĞIRLIĞININ YARISINI KAYBEDEBİLİR…

Ancak Harvard Üniversitesi profesörü Kenneth Rogoff, farklı bir bakış açısıyla doların hakimiyetinin göründüğünden daha kırılgan olabileceğini, çünkü Çin’in döviz kuru rejiminde beklenen değişikliklerin uluslararası para düzenlemesinde değerli bir değişikliği tetikleyebileceğini vurguluyor.

The Guardian’daki makalesinde Rogoff, Çin’in eninde sonunda yuanın dolar karşısında çok daha serbest dalgalanmasına izin vereceği modern bir enflasyon hedeflemesi rejimine geçeceğini ve bu gerçekleştiğinde Asya’nın büyük bölümünün Çin’i izleyeceğini vurguluyor. Böyle bir durumda, şu anda dünya GSYİH’sının kabaca üçte ikisi için çıpa para birimi olan dolar, sistemdeki ağırlığının neredeyse yarısını kaybedebilir.

Rogoff’a göre, Çin ekonomisinin büyüklüğü, daha esnek bir Çin para biriminin gerekçesini giderek daha zorlayıcı hale getiriyor.

Rogoff’a göre, Çin merkez bankasının dijital para birimi (CBDC) geliştirme konusunda diğer büyük merkez bankalarının çok ilerisinde olması, özellikle Çin’in para birimi bloğuna yönelen ülkelerde Yuan’ın ülkeler arası kullanımını da kolaylaştıracak.

ANCAK HİNDİSTAN VE JAPONYA KENDİ YOLLARINA GİDİYOR…

Rogoff bunu şöyle özetliyor:

“Diğer Asya ülkeleri gerçekten Çin’i takip edecek mi? Amerika Birleşik Devletleri, mümkün olduğu kadar çok ekonominin doların etrafında dönmesini sağlamak için kesinlikle çok zorlu bir mücadele verecek. Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nin 19. yüzyılın sonunda dünyanın en büyük ticaret ülkesi olarak İngiltere’yi gölgede bırakması gibi, Çin de uzun zaman önce Amerika Birleşik Devletleri’ni bire bir geride bıraktı.

Doğru, Japonya ve Hindistan kendi yollarına gidebilirler. Ancak Çin, Yuan’ı daha esnek hale getirirse, muhtemelen en azından para birimine döviz rezervlerinde dolar ile karşılaştırılabilir bir yük getirecektir.

Bu, Çin para biriminin bir gecede küresel para birimi olacağı anlamına gelmez. Bir baskın para biriminden diğerine geçmek uzun zaman alabilir.”

STİGLİTZ: ÇİN’İN EKONOMİK OLARAK ABD’YE LİDER OLMASI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

Nobel ödüllü, Columbia Üniversitesi’nde profesör, dünyanın akademik açıdan en yetkin ekonomistlerinden biri Joseph StiglitzHer alanda konumunu kaybeden ABD’nin bu savaşı kazanmak için yapması gereken çok iş olduğunu belirtiyor.

Stiglitz, Project Syndicate için Temmuz ayında yazdığı makalesinde, hangi resmi gösterge kullanılırsa kullanılsın, Çin’in ekonomik olarak ABD’yi geçmesinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. 2015’te satın alma gücü paritesinde ABD’yi çoktan geride bıraktı.”

“Savaş” halinde olan ABD’nin bir stratejiye ihtiyacı olduğunu ve yeni bir büyük güç yarışmasını tek başına kazanamayacağını belirten Stiglitz, dostlara ihtiyacı olduğunu şöyle sürdürüyor:

“ABD’nin doğal müttefikleri, Avrupa ve dünyadaki diğer gelişmiş demokrasilerdir. Ancak Trump, bu ülkeleri yabancılaştırmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ayrıca ABD, kritik kaynaklara erişimi sağlamak için dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde ve gelişmekte olan pazarlarında milyarlarca insanın kalbini ve aklını kazanmalıdır. Dünyanın dikkatini çekmek isteyen ABD, kaybettiği çok şeyi telafi etmek zorunda kalacaktır. Diğer ülkeleri sömürme konusundaki uzun geçmişi ve Trump’ın kurnazca ve alaycı bir şekilde kanalize ettiği derin ırkçılık ile de yardımcı olmuyor.”

BORÇ KRİZİNE KATKIDA BULUNMAKTA VE ÇEKİLEN ACIYA HEMEN BİR CAHİLLİKLE HAYATTA KALMAKTADIR.

Stiglitz, ABD ve gelişmiş Batı’nın sera gazı emisyonlarında açık ara en büyük ülkeler olmasına rağmen, fakir ülkelerin zengin dünyanın neden olduğu iklim krizinin etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olma konusundaki yetersiz vaatlerini bile yerine getiremediklerini söyledi. “Ülkede beliren borç krizine katkıda bulunuyor ve genellikle ortaya çıkan acıya karşı ahlaksız bir kayıtsızlık.”

Yeni soğuk savaşta cephenin Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden çok önce açıldığını vurgulayan Stiglitz, şöyle diyor:

“ABD yeni bir soğuk savaşa girecekse, kazanmak için ne gerektiğini anlasa iyi olur. Soğuk savaşlar nihayetinde cazibe ve iknanın yumuşak gücüyle kazanılır. Zirveye çıkmak için, dünyanın geri kalanını yalnızca ürünlerimizi değil, aynı zamanda onları sattığımız sosyal, politik ve ekonomik sistemi de satın almaya ikna edin. ABD, dünyadaki en iyi bombardıman uçaklarını ve füze sistemlerini nasıl inşa edeceğini biliyor olabilir, ancak burada bize yardım etmeyecekler” dedi.

GEÇEN HAFTA NE OLDU?

İhtiyatlı iyimserlik geçen hafta da devam etti. ABD’de üç büyük endeks; Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq yükselişle kapattı. Dow Jones haftalık %0,86 artışla 10 haftanın en yüksek seviyesine ulaştı ve Nisan, Ocak ayından bu yana en yumuşak ayını yaşadı.

Avrupa’da hisse senetleri haftayı karışık tamamladı. Almanya DAX endeksi haftayı yüzde 0,26 artışla tamamlarken, gösterge niteliğindeki Stoxx 600 endeksi yüzde 0,5 ekside tamamladı.

Yeni verilerde euro bölgesinin ilk çeyrekte “tembel oran” olan yüzde 0,1 büyüdüğü, Alman ekonomisinin ise sıfır büyüme gösterdiği açıklandı. Almanya’da enflasyon Nisan’da yüzde 7,4’ten yüzde 7,2’ye geriledi. Fransa ve İspanya’da enflasyon hızlandı.

Japonya’da da endeksler 35 haftanın en yüksek seviyesine yükseldi.

Altın ons başına 1.990 dolarda sabitlenirken, petrol fiyatları iki hafta üst üste değer kaybetti. Batı Teksas petrolü varil başına 75 doların altına düştü.

BU HAFTA NE OLACAK?

Bu hafta ağır geçecek. Özellikle ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantıları faizin yönünü bulma ve para politikası kararları açısından belirleyici olacak. ABD istihdam verileri açıklanacak. Bir yandan bilançolar takip ediliyor. Brezilya Merkez Bankası’nın faiz kararıyla birlikte Euro bölgesindeki bazı ülkelerde de enflasyon bilgisi bekleniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu